Ercan: Öncelikle sizinle tanıştığıma ne kadar memnun olduğumu belirtmek istiyorum. Tesadüf bu ya, size kendisini sormayı düşündüğüm Jean Jacques Falaise de burda. Kendisiyle nasıldı çalışmalarınız? Celal Güven: Şimdi Jean Jacques benim 70den itibaren çalıştığım en iyi Keyboard. Haa diyeceksin ki, Kılıç Danışman da var. Ama ekip çalışması Jean Jacques la daha uyumluydu. Yanı Kılıç Barış la beraber çok güzel şeyler yaptılar, hakikaten çok ruhlu çalardı. Ama Kılıç la ortak bir çalışmam olmadı. Ama örneğin 24 Ayar Manço yu Jean Jacques la beraber yaptık. İnanılmaz yumuşak, inanılmaz duygusal birisidir, biz doğruyu bulmak için sabahlara kadar uğraşırdık ve Barış ın tarihinde en çabuk hazırlanan albüm 24 Ayar Manço dur. Hatta Barış bize, “madem bu albüm bu kadar çabuk bitti ve ucuza maloldu, gidelim üstyapıları Belçika da yapalım” dedi ve Stüdyo Piramit te üstyapı ve miksing yapıldı. Hatta bir anımı anlatayım, Türkiye de 4 Kapı yı kaydederken “Kanal Sızması” dediğimiz olay olmuş ve bize bu şarkıyı yeniden kaydedeceksiniz dediler. Davulcumuz Caner Bora da bizim yanımızda olmadığından bitmiş şarkının üstüne davul çaldık. Gelelim yine Jean Jacques a. Biz Jean Jacques la çok ortak şeyler yaptık. Ama malum, Jean Jacques o sıralar evli, karısı Türkiye ye adapte olamadı vb. sebepler sonucu kalamadı.
Ercan: Almanya da kı Sarı Çizmeli Mehmet Ağa isimli kasette, Kurtalan Ekspresi isimli bir parça var. Geçen sene Ohannes Kemer le olan buluşmamızda bize bu şarkının isminin Çağrı olduğunu ve bestecisininde kendisi olduğunu söyledi. Ohannes Kemer-Yayli Tambur, Nur Moray-Tumba, Ozkan Ugur-Bass Gitar, Baris Manco-Akustik Gitar çalmış. Celal Güven: Evet, o parçada bende varım. Şunu söyleyeyim, 70 den sonraki bütün parçalarda varım ben. O parçadada percussion çalıyorum. O bizim prova öncesi yaptığımız bir “jam”di. Barış ın büyük bir makara teybi vardı. Biz çalardık, o da kaydederdi, o daha sonra onları yeniden dinler, değerlendirirdi.
Ercan: Kurtalan Ekspres in ilk elemanlarıda profesyonel müzisyenler değildi galiba. Celal Güven: Hepsi amatördüler. Zaten çoğunu biz Liselerarası yarışmalardan bulurduk. Ama bunun yanında, Fuat da (Güner) çaldı bizde, Özkan da (Uğur) çaldı bizde. Turhan Yükseler den tutunda Garo Mafyan a kadar. Benim onlardan farkım, benim Barış ın fedaisi, bodyguardı gibi olmamdı. Ben ancak kendi bestelerimi çalacak kadar keyboard çalabilmeme rağmen, gün geldi sahnede Keyboard çalmam icap etti. Nasıl çaldım sormayın ama. Barış ın motive gücü çok büyüktü, örneğin Fatih Terim in Galatasaray ı bir yerlere getirmesi gibi. Ama maalesef onu anlayan insanlar azaldı. O bir dergah çünkü, o dergahda yetişmek lazım, girmekle olmuyor. Sindire sindire demlenmesi lazım. Sen “çaysın, ancak demlenirsen, tavşan kanı bir çay olursun”. Demlenmezsen afedersin ama “sidik gibi çay olursun”. Benim yaşamımda Barış ın çok ayrı yeri vardır. Yaşama onunla başladım. Artık bunu söylemekde bir sakınca görmüyorum, bana ilk karım “ya ben, ya Barış” dedi. Ben “Barış” dedim, karımın çok zengin olmasına rağmen. Benim yaşamımda Barış ın ayrı yeri var. Tahmin ediyorum ki, benimde onun hayatında önemli bir yerim vardı. Ve ben bazı şeyleri şimdi daha iyi anlıyorum. Ben 10 yıl ayrıydım ondan. Bir şekilde beni tekrar almak istemedi. Onun nedenlerinide sonradan öğrendim. Buda benim yaşamımda kilit olarak kalsın, müsaade ederseniz.
Ercan: Sizin birde Moğollar la Fransa maceranız oldu sanırım. Celal Güven: Hayır. Barış ın çeşitli müzisyenlerden oluşan grubu Paris te dağıldı. Sonra o Moğollar la birleşip Türkiye ye geldi. Bende o sıralarda ışıkçılıktan tonmaisterliğe terfi etmiştim. Türkiye ye dönünce Moğollar la beraber bir turne yaptık. Turnenin yarısındada Moğollar Fransa da çok büyük bir ödül kazandılar ve kendi yollarını çizmek istediler. Bunun üzerine yeni bir grup toparladık. Nur Moray birinci davulda, ikinci davulda rahmetlik Ali Serdar, basta Özkan Uğur, Gitar da Fuat Güner, Klavyede Kemal Evcioğlu (seninle bir dakika), flüt de şimdi adı aklıma gelmedi, Alman Lisesinin flütcüsü vardı, onun ismini hiç bir yerde bulamazsın, çünkü hiç bir plakta çalmadı. Bu formasyonla biz İstanbul da konserler verdik ve ondan sonrada Kıbrıs a gittik. Kıbrıs a giderken bizim 3 yaramaz çocuğumuz vardı, bunlardan biride Özkan. O, Ali Serdar ve flütcü arkadaşımız gitmeye beş kala ayrıldılar. Onların yerine Ohannes Kemer, Hüdai Özgüder ve Mithat Danışan, nam-ı diğer Panço geldiler. Bu kadroyla Kıbrıs ta muhteşem bir konser verdik, hatta Kıbrıs Rum Kesimi alarma geçmiş, develer falan. Dönüşte Fuat, Mazhar la çalışmalar yapmak için ayrıldı. Ama Ohannes multi enstrüman çalıyordu, yani askere kadar bir takım girdi çıktılar oldu. Askerden dönüştede esas Kurtalan Ekspres in çekirdek kadrosu kuruldu. Ama 1976da bir formasyona daha girildiki, bu kalıcı bir formasyon oldu. Caner Bora davulda, Ahmet Güvenç basta, Bahadır a kadar bir kaç gitarist değişti. Ohannes de geliyordu ara sıra İngiltere den. Keyboardda da Kılıç Danışman, çok ruhlu, çok duygusaldır, şu anda bile bazı parçaları TRT’de çalıyor. Bu kadroyla gecemizi, gündüzümüze katıp, Yeni Bir Gün albümünü yaptık.
Ercan: Peki siz Yeni Bir Gün gibi bir albümden sonra, “vay be, ne büyük bir albüm çıkardık” diyormuydunuz. Celal Güven: Zaten çocuk şeyinden belli olur. Çok emek verildi ve grup çok emek verdi. Şimdi bu böyle değil. Bilgisayar çıktı mertlik bozuldu. Bir akustik bas, bir akustik davul bilgisayarın yerini tutmuyor.
Ercan: 1974 de Sevil&Ayla Irgat diye bir parça yorumlamış. Hatırlıyormusunuz o parçayı? Celal Güven: Bak ben bu şarkıyı unutmuştum. O benim ilk parçamdı. Ama o kadar önemsememiştim, çünkü bir çömez çalışmasıydı. Onun sözlerini ben yazmıştım. 1970 de İzmir Fuarındayken, Fuat ve Nur ikisi bir müzik yapmışlar ve bana bu parçaya söz yazarmısın dediler. Herkes bilir ki, ben söz özürlü müzisyenimdir. Ama o gün bir deneyeyim dedim.
Ercan: Bu parçayı Barış abi de okudumu? Celal Güven: Hayır. O zamanlar Sevil ve Ayla bizim samimi arkadaşlarımızdı. Bu şarkıyı sadece onlar için kaydettik.
Ercan: 1977 de İngiltere de meşhur bir Raınbow konseri var. Söylentilere göre Barış abi o konseri kaydetmiş. Celal Güven: Söylenti. Mümkün değil, çünkü Barış o konsere sarılık teşhisi ile çıktı. Yani o konser Barış ın mucize konseriydi. Normal şartlar altında Barış ın o konsere çıkmaması lazımdı. Eli ayağı tutmuyordu sarılık olduğundan. Ondan sonrada “aa Barış çok detone” falan dediler. Onun o konsere çıkması mucizeydi. Çıkması gerekiyordu ve çıktı. Ama o konserin kayıt edilmesi saçma bir mantık, onun içinde alınmamıştır diyorum.
Ercan: Disko Manço adında Türkiye de bulunmayan bir albüm var. O albümü hatırlıyormusunuz? Celal Güven: Plak şirketlerinin baskısıyla bazı miks albümler çıkıyor. Benim için o albümün geçerliliği yok. Çünkü ticari amaçla yapılmış bir olay. Sen taahhüt ediyorsun mesela 3 senede 3 albüm çıkaracaksın diye. Eğer o birikimin yoksa, şirket sana baskıda bulunuyor ve o zaman böyle abuk sabuk şeyler çıkıyor. Mesela Nick The Chopper şarkısına “Anne bana çay yap, demli olsun, baba bana para ver” gibi bölümler ekledik ve Türkiye de kaydedildi o albüm.
Ercan: Başka bizim bilmediğimiz Unreleased parçalar varmıdır? Celal Güven: Dediğim gibi Barış parçaları kaydederdi. Ama onların içinde somut bir şeyler varmıydı bilemiyorum. Sen hatırlatmasan mesela ben Irgat şarkısını bile bilmiyordum. Sen söyleyince “aa” dedim.
Ercan: Sahne kiyafetleriniz nasıl dikiliyordu? Celal Güven: Onların hepsi özel yapım. Bunun Barış ın sahne ciddiyetiyle ilgisi var. Biz böyle blue jean lerle sahneye çıkamazdık. Vakko dan makkodan elbise alıp çıkmak yasaktı. Ama derdi ki; “alın, bi tarafını kesin, öyle çıkın sahneye”. Bize özgün, değişik kiyafetlerimiz olmasına özen gösterirdi. Herkese uygun elbisele tasarımını Barış çizerdi. Bende zamanla kendi elbiselerimi çizmeye başladım ve yaptırdım. Yani şunu diyeyim, Kurtalan Ekspres kurulduğundan uzun bir süre sonra, hep belli bir çizgiyi takip etti.
Ercan: 80 li yıllar gelince, yeni bir albüm ve yepyeni bir soundla Sözüm Meclisten Dışarı karşımıza çıkıyor. Albümde birde zamanının ilersinde bir parça, Dönence var. Celal Güven: Ben sana Dönence nin gerçek hikayesini anlatayım. Ben 40 gün bir ayrı kaldım gene. Ben zaman zaman küser, bana uymayan bir şey oldumu eyvallah der giderdim. Yine böyle ayrı kalınca bana doping oldu bu. Hani şu sıralar moda bir laf var ya, “dönüşüm muhteşem olacak” diye, hep böyle bir dönüş düşünüyordum kafamda. Benim bir özelliğim var, kafamda bazı şeyleri canlandırabiliyorum. Eger o dönemde Jean Jacques olsaydı, Dönence daha muhteşem olurdu. Benim kafamdakini o cımbızla çekip alırdı. Dönence dede kafamda onun melodisi vardı. Tabii parça sırf bu melodiden oluşmuyor. El şaklatmalırından tut, bası ve gitar solosu ve Barış ın yazdığı, herkesin anlamadığı muhteşem sözüyle harika oldu. Anlaşılmaz bir müziğe, anlaşılmaz bir söz yazdı Barış. O zamana bakacak olursak, Türkiye nerede, Dönence nerede? Belkide anlaşılmadığı için sevdi insanlar Dönence yi. İlk çıktığında benim kafamdaki melodiyi çalan Nejat Tekdal, Ahmet Güvenç ve benim ismim Müzik bölümünde çıktı. Daha sonra Bahadır ında adı eklendi oraya. Ama Live in Japan da benim ismim geçmez.
Ercan: Son olarak Barış abi nin Eurovision maceralarını dinleyebilirmiyim sizden? Celal Güven: Barış zaman zaman ortalığı karıştırmak için espriler yapar idi. Hiç bir zaman ciddiye almadı. Hal Hal ve ya Kazma neyse işte, siz onun örneğin Kazma ile o yarışmaya katılmayı düşündüğünü tahmin ediyorsanız edin, fakat benim için o espriydi. Hani bazı insanları gaza getirmek için “ciddi bir şey yapmazsanız, ben de geleceğim” diye ikaz etmiştir.